25 Haziran 2021 Cuma

0 Selvi Atıcı ile Röportajımız

 


Merhabalar Selvi Hanım, her ay bir yazarımızla yaptığım röportaj etkinliğimde bana vakit ayırdığınız için öncelikle çok teşekkür ederim. Şimdiden söylemeliyim ki kitaplarınızın hayranıyım sadece tek bir kitabınız kaldı okumadığım onun haricinde her kitabınızı büyük bir zevkle okudum.

Eğer hazırsanız röportaj sorularıma geçmek istiyorum.  


Öncelikle Selvi Atıcı kimdir? Okurlarınıza kendinizi anlatmanızı istesem, neler anlatırsınız? Selvi Atıcı ne yer ne içer? Neleri okumaktan, izlemekten hoşlanır? Boş zamanlarında neler yapar anlatır mısınız?

Merhaba. Otuz altı yaşında üç çocuk annesi bir ev hanımıyım aslında. Neşeli, hayata pozitif pencereden bakan, ama öfkelendiğinde de tam öfkelenen bir yapıya sahibim. Aşk, fantastik, tarihi, klasikler… Aslında belirli bir türüm yok. Vakit bulduğumda elime ne geçerse okuyan biriyim. Film izlemeyi severim. Daha çok aksiyon filmleri seviyorum. Biraz da doğal afetler filmleri hastasıyım sanırım. Boş vakit üç çocukla biraz zor buluyorum, bulduğumda da şu sıralar daha çok yazmayı tercih ediyorum. Kitap okuma hızım da biraz düştü sanırım bu yüzden.


İlk kitabınızı yazmanızı nasıl yazmaya karar verdiniz? Kurgu nasıl gelişti? 

Alacakaranlık serisini okudum. Sonra da bir kitap daha olduğunu öğrendim. Bilgisayar kullanmayı hiç bilmezken oturdum bilgisayar başına Midnight Sun arıyorum. Sonra Twilightfan.net forumda buldum. Ama başlık okumadığım için fun yapımı olduğunu anlamadım. Biricik Tuba Özkat’ımız on üç bölümden sonrasını fun yapımı olarak yazıyormuş, ben onu uzun zaman Stephen Meyer’in yazdıklarını çevirip yayımlayan kişi sandım :) O kadar iyi yazıyordu ki, bende de biraz günlük yazma durumu vardı. Ona özendim ve kolları sıvayıp başladım. 

Kitabınızı basmaya karar verdiğiniz de ilk destekçiniz kim oldu? Yakın çevreniz yazar olmanıza nasıl tepki verdi? Bir de aileniz kitaplarınızı okuyor mu? Neler söylüyorlar? Nasıl tepkiler veriyorlar? 

Törbs grubumuz var bizim. Tuba, Özlem, Rukiye, Beyza ve ben :) Daha önceleri Özlem ve Tuba ile msn sohbetlerimiz vardı. Yazdıklarımı onlara gönderiyordum. Kitap basmak gibi bir durumum  yoktu. Onlar ön ayak oldular en büyük destekçim onlardır. Zaten uğraşmasalardı kitaplarım olmazdı. Ben, biraz bu konularda çekingenim sanırım. O zamanlar Nahide ve Sahra da vardı ve destek olan bir diğer iki arkadaşım onlardı. Ailemden de okuyanlar var. Hepsi de sonuna kadar arkamdalar. Herkese tekrar tekrar onlarca kere teşekkür ederim. 


Hayalinizde yazar olmak var mıydı? Yoksa anlık gelişen bir durum muydu? Kitaplarınızın böylesine sevileceğini düşünmüş müydünüz? 

Yazar olmayı hiç düşünmemiştim. En azından bir kitabım çıkana kadar. Hala da kendimi kalemi gelişmesi gereken bir yazan olarak düşünüyorum. Elbette, umudu oluyor insanın çok sevilmesi için, ama bu kadarını beklemiyordum.


Bazı kitaplarınızda Türk bazı kitaplarınızda Yabancı karakterler üzerine kurulu neden? Özellikle Vahşi ve Uygar’da neden yabancı isim kullanma gereği duydunuz? Türkçe isimlerle de fantastik bir dünya yaratılabilirdi?

Türkçe isimlerle yaratacağım zaman daha güncel bir konu bulmam gerekir diye düşünüyorum. Sanki bana yakışanı böyle geliyormuş gibi. Dilimde okurken ve yazarken o tadı bırakması lazım. Bırakmadığında yazamıyorum.
 

İlk kitabı elinize aldığınızda neler hissettiniz? Çevrenizde, ailenizde okuyanlar nasıl tepki verdiler?  

Şaşkındım. Baktım durdum kitaba :) Gerçek değil gibi gelmişti. Çok heyecan verici bir durumdu. Herkes de çok beğendi ve arkamda durdular. 


İlk imzanız nasıldı? Neler hissettiniz okurlarınızı karşınızda bulunca? Hatırlıyorum da Tüyap’taki bir imzanıza denk geldim, gerçi kalamamıştım, sizde biraz gecikmiştiniz üzerinizde siyah bir elbise vardı, fırtına gibi eserek imza yerinize gittiniz. Hatta şey diye düşünmüştüm “kitaplarındaki kadınlar gibi fırtına estiriyor” diye düşündüğümü itiraf etmeliyim :)

İlk imzamda adımı unuttum :) O kadar heyecanlıydım yani. Ben, yollar yüzünden imzalara hep geç kaldım. Sanırım ondan. Bir de eşim ve Törbs’ün Öz’ü vardı ailesiyle birlikte yanımda herhalde olmasalardı kendimi de unuturdum. Umarım bundan sonraki imzalarımda seninle de görüşmek nasip olur.

Kitaplarınıza okurların tepkileri nasıl oluyor? Karakterlere, olay döngüsüne veya duygulara dair yorumlar, tepkiler, eleştiriler neler oluyor? 

Çoğunlukla beğeniliyor genel kurgu, karakterler. Ama sevmeyen de oluyor tabi :) Genellikle zor erkek karakterler yazıyorum. Değişimleri seviliyor :) Eleştiri de alıyorum ve o eleştirilere göre de daha dikkatli yazıyorum. 


Şimdiye kadar aldığınız en hoşunuza giden yorum ve en sert dediğiniz eleştiriyi hatırlıyor musunuz?

Yorumlar arasında çok ayrım yapamıyorum aslında. Tüm yorumlara yürekten bir teşekkür sunuyorum. Ağır hakaret olmadıkça tüm eleştirilere de teşekkür ediyorum. 

Yayınlanan kitaplarınızı tekrardan okuduğunuz oldu mu? Okuduğunuzda da keşke burayı farklı yazsaydım dediğiniz oldu mu?  

Kitapları ancak düzenleme yaparken tekrar okuyorum. Sonra da karakterlerle kavga ediyorum :) Ama yazmasaydım ya da değişik olsaydı dediğim yer olmadı henüz.


Bir kitabı yazmaya başladığınızda tıkandığınız oluyor mu? Öyle durumlarda ne yapıyorsunuz?  

Olduğu da oluyor tabii ki. O zaman zorlamıyorum kendimi. Zorlama yazmaya başlarsam hikayenin içine giremem çünkü.


Nasıl ortamlarda yazmayı seviyorsunuz? Sessiz mi olmalı yoksa gürültülü de olsa ilhamınız geldiğinde size hiçbir şey engel olmaz mı?

Yazma isteği geldiği zaman evin içinde matkap çalışsa yine de yazılabiliyor :) 


Kitaplarınız editör aşamasındayken neler hissediyorsunuz? 

Çok heyecanlanıyorum. Bazen saat geçmediği de oluyor. Bir an önce basılıp okurların beğenisine sunulsun istiyorum. 


Bir yazar olarak severek takip ettiğiniz yerli ya da yabancı yazarlar var mı?

Yazarlar arasında çok ayrım yapmıyorum aslında. Aşk, historical, polisiye hepsinde sevdiğim belli başlı yazarlar var. Ama saymaya kalkınca baya uzun olurdu. 


Bir kitabınızın kurgusunu yeniden düzenlemek ve yazmak için bir şansınız olsaydı hangisi olurdu?

Öyle düşündüğüm bir kitabım yok :)



Bir kitabınızın karakteriyle tanışma şansınız olsaydı, bu karakter gerçek olsaydı hangisi olmasını isterdiniz? Bir de kitaplarınızdan bir karakterin yerine geçmeniz gerekse bu hangisi olurdu?

Sertaç karakteri ile tanışmayı isterdim. Ancak o henüz kitaplaşmayan bir hikaye. Yerine geçmek istediğim karakter de sanırım Val olurdu. Öyle bir zamanda yaşamak isterdim. 


Kitap karakterlerinizde kendinize en yakın hissettiğiniz karakter hangisi?

Yine Neden hikayesindeki Sertaç karakteri.


Hazır kitaplardan konuşmaya başlamışken “Sen” kitabındaki Süheyla karakteri çok eğlenceli ve deli doluydu. O karakteri yazarken çevrenizden birinden esinlendiniz mi? Ya da diğer karakterleri oluştururken çevrenizden esinlendiğiniz, benzettiğiniz oluyor mu?

Çevreden esinlenmiyorum çok fazla. Hepsi kurguyu oluşturduktan sonra benim için gerçek birer karakter gibi oluyorlar. 


Kitaplarınızın en belirgin özelliği kadın karakterlerin güçlü olmaları – ki ben bu duruma bayılıyorum – böyle yazmanızın bir sebebi var mı?  

Kadınlar hayatta her durumla karşılaşabilir ve bu durumdan çıkmaları için güç kendi içlerinde diye düşünüyorum. En naif, zayıf gibi görünen bir karakter bile başına bir şey gelmeden ne kadar güçlü olduğunu bilemez diye düşünüyorum ve sanırım bu da kitaplarıma yansıyor. Kadınlarımız çok güçlü. Ben, erkeklerden daha güçlü olduklarını düşünüyorum :) 


Yazmaktan en çok hoşlandığınız karakteriniz hangisi? Hem tekli olarak hem de çift olarak söylemeniz gerekse kimleri seçerdiniz? 

Belirli bir noktadan sonra Mirza ve Hayat’tan çok keyif aldım. Ama tüm karakterlerimden ayrı keyif alıyorum. Yazarken onları dışarıdan seyreden bir göz gibiyim. Misafir oluyorum hayatlarına. 


Kimliksiz kitabında Burcu ve Deryal arasında geçen bir zorlama vardı. Deryal’in, Burcu’yşa zorla birlikte olduğu bir sahne vardı. O sahneleri yazarken neler hissettiniz. Okumak zordu ama yazmanın daha zor olduğunu düşünüyorum. 

Ben, her satırı hissederek yazıyorum. Yaşanan her olayı karakterlerimin yerine geçip yaşadığım için çok zor oluyor bazı sahneler. Ama Deryal, birinin çok sevse de yapacağı en büyük hatayı da gösteriyor bir yerde. Çok da güvenmemek lazım.
 

Adem ve Şirin hikayesini Kimliksiz’de okuduk ve ben o çifti çok sevmiştim. Onlara hiç ayrı bir hikaye oluşturmayı düşündünüz mü?   

Denedim, ama maalesef yazamadım. Zorlama olunca ben yazamıyorum. Okurlarımdan çok istek gelmişti. 


Bu soruyu sormaktan mutluluk duyacağım okurken hep bu soruyu size bir gün soracağımı düşündüm. Mirza… böyle bir karakteri yazmak nasıl bir duygu? Yani okurken en azından kitabın yarısına kadar öldürmek istediğim bir karakterken yarısından sonra aşk yaşayıp taptığım bir karakter… Bu tür bir karakteri oluşturmak nasıldı? Zor oldu mu?    

Çıldırtıcı bir karakter. Çok dövmek istediğim zamanlar da oldu onu. Bağrıma sokmak istediğim zamanlar da : ) Karakterlerimi oluştururken çok zorlanmıyorum. Nedense bir yolunu bulup kendi yollarını ve karakter yapılarını oluşturuyorlar. 


Bence kitaplarınızın en güzeli özellikle Kayıp Şehir Serisi’nde Ali ve Arya’nın hikayesiydi. İkisi de içten içe birbirlerini severken başkalarıyla olmalarını da izlediler.  Güzel ve büyük bir aşktı… Bu hikaye nasıl oluştu? 

Bu hikaye sanırım seriyi yazarken oluştu. Ali, Gitme kitabında da vardı. Oradan çatladı hikayesi :)


Kayıp Şehir nasıl bir seri oldu? Tek kitapla da bitebilirdi ve serinin diğer kitaplarını ayrı olarak yazılabilirdi de… onların çocuklarını yazmak ve bir seri halini alması nasıl gelişti? 

Aslında bir kitabı yazarken yan karaktere ısınmakla ilgili sanırım. Onun hikayesini de yazmalıyım gibi bir durum oluşuyor. O kitapların seri olması gerekiyordu sanırım. Çünkü her kitabım seri değil. Özellikle seri olsun diye yazmıyorum aslında. Sadece gelişine gidiyorum gibi bir durum oluşuyor. İçimden gelmesi çok heyecanlanmam lazım karakteri oluşturduğumda. Böylelikle de onun da bir hikayesi oluşuveriyor. 


Kayıp Şehir’den çok bahsettik. Şimdi sırada Yarasa var bence… O kitap nedense okurken de hala da diğer kitaplardan daha farklı hissettiriyor. Nedense o kitaptaki aşk daha derin daha acılı daha muazzam gibi geliyor. Özellikle de Yarasa karakteri… o kitabın bir Türk yazardan çıktığını bilmesem baya yabancı yazarlarla yarışır derdim. O kadar güzeldi ki kurgusu… Öylesine bir kurgu yeniden gelir mi? 

Çok teşekkür ederim. Yarasa’yı yazarken bir süre ağlama krizlerine girmiş, depresyon durumuna düşmüştüm. Gerçekten zor yazdım. Ama sanırım zor hikayeleri yazmayı seviyorum. Umarım gelir. Ne kadar ağlasam da bir o kadar keyif aldım yazarken. 


Benim nazarımda muazzam boyutta seven erkeklerden biri de “Biz” kitabındaki Çelik karakteriydi. Adam çok güzel sevdi. O da “Sen” kitabıyla seri niteliğindeydi. Demir ve Süheyla’nın hikayesi tamamlandığında aklınızda var mıydı Çelik içinde bir hikaye oluşturmak? 

Evet, kesinlikle o kıl adama bir hikaye yazmalı ve burnunu sürtmeliydim :) Ama dediğim gibi karakterler kendilerini oluşturuyor ve pek de sürtülmedi burnu :) 


Çelik’de çok güzel seven karakterlerdendi. Öyle sohbetleri vardı ki Ahsen ile bazen yüreğim burkuldu sanki acıyı ben çekiyormuşum gibi hissettirdi. Bütün o özgüvene rağmen korkuları olan bir adam yaratmak… nasıl gelişti?

Bence herkesin içinde bir yerlerde korkuları var. Çelik de zaten o korkularıyla oluşmuş, burnu büyük ve kibirli bir adam. Ama yaşantısı da onu o yola sokmuş gibi bir durum var. Yine de onu yazmak ve karakter gelişimini izlemek çok keyifliydi. 

 


Fantastik türü çok iyi yazdığınızı düşünüyorum. Savaş sahneleri, stratejileri, kurgusu ve karakterleri…muhteşem kurgulanmıştı. Nasıl gelişti “Vahşi” ve “Uygar” kitaplarının kurguları?

Savaş sahneleri savaş filmlerinde en sevdiğim sahneler. Ya da çoook eski zamanlarda geçen hikayeleri izlemek, okumaktan büyük keyif alıyorum. Sanırım bunun etkisi büyük oluyor. Aslında en severek yazdığım hikayeler o tarz hikayeler benim. 


Val bence oluşturulması zor bir karakter gibi… tipik bir amazon kadını gibiydi. Sizin genelde kadın karakterleriniz hep güçlüydü ama Val… bambaşkaydı. Onu yazmak nasıl bir duyguydu? 

Çoook eğlenceliydi. Onun kafasının içinde olmak insana değişik bir haz veriyor. O da kendi yolunu rahat bulan karakterlerimdendi. 


Özellikle merak ettiğim de Val’in Nola ve Ros karşısında verdiği tepkiydi. Verdiği tepkiyle işte bu be kadın dedim ama bir yandan da yüreğim burkuldu. Nasıl gelişti o sahne? 

Dediğim gibi… Deli gibi görünmek istemiyorum, ama benim için yazarken onlar gerçekten yaşıyorlar ve ben, burada bunu yapması gerekir diye düşünerek yazmıyorum. Val, orada kendine yakışan tepkiyi vererek, yine Val oldu. 


Fantastik kurguların altından kalkabilecek bir yazar olduğunuzu düşünüyorum. Gelecekte başka bu türde kitabınız çıkacak mı? Ya da bu türde üstünde çalıştığınız bir kurgu var mı?

Aslında tam olarak fantastik de denemez. Ama içinde doğa üstü durumlar olduğu için fantastik demek daha doğru geliyor. Bu tarz kurgularım, geçmişte çok var. Net üzerinden paylaşmıştım. Muhtemelen bir süre sonra tekrar yazacağım çünkü benim için kuralları olmayan bir dünya, yazmak acayip keyifli.


Hazır yeni kurgular demişken… gelecekte yayınlanacak yeni kitabınız hakkında azıcık ipucu verebilir misiniz? Türü nedir? Seri mi tek mi? Tahminen ne zaman çıkar? Tamamlandı mı henüz üzerinde çalışıyor musunuz?

Gelecekte çıkacak olan kitabım sanırım Miço :) Çok bile bekledi. Yıllar önce yazılmış, defterinin başına türlü kayıplar gelmiş bir hikaye ve hala yazmaya devam ediyorum. Daha doğrusu pc ye geçiriyorum. Tek olur diye düşünüyorum, ama uzarsa yine seri olabilir. 


Kitaplara dair son sorum olsun bu da :) “Miço” hikayeniz devam edecek mi? Wattpad’de yayınlıyordunuz nadir takip ettiğim hikayelerden biriydi. Merakla bekliyorum… ah bir de kitap olma olasılığı var mı?

Biraz önce sanırım bu soruyu cevapladım :) 


Kitaplarınızın kapak tasarımı aşaması nasıl gelişiyor? Nelere göre belirliyorsunuz? Siz dahil oluyor musunuz? 

Kitap tasarımlarını yine Törbs grubumuz yapıyor. Ben, acayip zevksizim. Dahilim, ama değilim gibi de onlar gecelerini gündüzlerini saatlerce fotoğraf bakarak geçiriyorlar ben de bakıp ayılıp bayılıyorum : ) Kapaklarımın hepsini çoook seviyorum. 


Bu kadar sorunun ardından kısa, eğlenceli sorularıma geçiyorum :)

# Çay mı kahve mi?    

Kahve
# En sevdiğiniz kitabınız?
Neden.
#  En sevdiğiniz karakteriniz?   
Sertaç.

# En sevdiğiniz mevsim?      
Sonbahar.

# En sevdiğiniz kapak tasarımı?
Pinokyo’nun Rüyası. 

# İlk okuduğunuz seri?   
Alacakranlık.

# Ciltli kitap mı karton kapak mı?  
Fark etmiyor. 

# Dizi izlemek mi film izlemek mi? 
Film.

# Tiyatro mu sinema mı?    
Sinema.

# Kitap arasına ayraç mı yoksa rastgele bir şey mi?   
Rastgele

# Şu an okuduğunuz kitap?
Yok.

# En son okuduğunuz kitap?   
Babalar ve oğulları.

# En son izlediğiniz film / dizi?  
Gölge ve Kemik.

#  En sevdiğiniz çizgi film?   
Küçük golcü.

# En sevdiğiniz film?      
Alacakranlık.

# En sevdiğiniz dizi?     
Game of thrones

# En sevdiğiniz masal karakteri?   
Kırmızı başlıklı kız.

# En çok gitmeyi istediğiniz üç yer?      
İtalya. Abhazya. Mardin.

# En çok sevdiğiniz müzik türü?          
Rock.

# En sevdiğiniz hayvan?                     
Köpek.



Son olarak da yeni yazar adaylarına vereceğiniz tavsiye ne olurdu?

Önce kendileri için yazmaları, çok okumaları, araştırma yapmaları ve zorlama giden her hikayeyi daha sonra dönmek üzere bırakmaları. Çünkü zamanı gelmemiştir. 

Bana vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederim. :)
Asıl ben teşekkür ederim. :) 




Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın