12 Haziran 2021 Cumartesi

0 ALINTILAR // Selvi Atıcı - Vahşi (Vahşi #1)

Çok çok severek okuduğum bir kitap oldu Vahşi. Özellikle Val karakterine bayıldım hatta öyle sevdim ki hemen serinin devamı olan Uygar'ı da siparişini verdim geldiği gibi başlayacağım. Umarım onu da çok seveceğim. 

Her neyse, kitabı çok sevince bir sürü yere post-it yapıştırdım. Şuanda çoğu yeri nasıl eleyeceğimi düşünüyorum ama belki de hepsini paylaşmalıyım kararsızım. Ama tabi hepsini paylamayacağım çok fena spoiler olur o zaman ama şöyle güzel, eğlendiren ama bazen de heyecanlandıran yerlerden alıntılar paylaşmayı planlıyorum. 

Son alıntımı kitaptaki Val ve Ros'dan başka bir çiftten paylaştım. Flora ve Kav çiftinden... onlarla da bitiş yaptım :) bu çiftin kim olduğu yorumda yazıyor oraya bakmanızı tavsiye ederim ;)

Kitaba dair puanım kesinlikle 5 üzerinden 5. Ayrıca kitaba dar detaylı yorumum da bir alttaki postta yer alıyor. Tavsiye ederim bir göz atın ;) 

Çok konuşmadan sizlere kitaba dair alıntılarla baş başa bırakıyorum ama ondan önce kitabın fantastik aşk romanı olduğunu da söylemeliyim. 




Bir dudağının kenarı alayla kıvrıldı. "Onu buradaki kadınlardan korumaya bak. Yoksa ortalık minik Roslarla dolar!"

Zek ona tuhaf bir bakış attı. "Ya sen?"

"Ben ne?"

"Senin de ilgini çekmeyecek mi?"

Val, unu aklının ucundan bile geçirmemişti. O, insanların güzelliklerine aldanmazdı. Eğer biri Val'in sahibi olacaksa onu hak etmesi gerekiyordu. Bu da oldukça zordu. "Beni kazanmak öyle kolay değil, yaşlı adam! İçin rahat olsun!"





*****



Cehennemin içine düştüğünü biliyordu. Ancak kim derdi ki cehennemin ateşini de arkasına alıp her yeri yakıp kavurabileceği gibi bir ihtimal vardı! 

Tüm bedeni yeni bir heyecanla dolar ve tazelenirken dikkatini Zek'in söylediklerine vermeye çalıştı. "Val için tekrar gelecekler. Bu defa daha öfkeli, daha dikkatli ve daha kurnaz olacaklar. Buna hazırlıklı olmalıyız! Çünkü onun vahşi bölgedeki itibarını şu anda yerle bir etmiş oluyoruz. Bunu geri kazanmak isteyecektir."

Herkes kısa süre sessiz kalmışken biri fısıldadı. "Tavuklar!"

Ale, başını arkaya atarak bir kahkaha patlattı. "Tanrı aşkına, Val!"

"Önce tavuklar! Kızıl kafaya söz verdim. O tavukları geri alacağım."

Zek, kafası karışık bir halde sordu. "Hangi tavuklar?"

Yaşlı kadın kıs kıs gülerken "Yori'nin bizden çaldığı tavuklar! Val, onları uygar bir birlikten çalmıştı."

Ros hayretler içinde çırılçıplak ve yaralar içinde tahtaya uzanmış Val'a bakıyordu. "Bu kadın deli!"

"Sonra da atlı topluluğun liderini, atlarının pisliğinde boğacağım!" Val, parmağını zorlukla hareket ettirerek tahtaya hafifçe vurdu.

Zek fısıldadı. "Deli, ama harika bir deli! Eğer, biraz daha genç olsaydım muhtemelen ona aşık olurdum."

"İyi ki genç değilsin seni kart horoz! Yoksa seni öldürmek zorunda kalırdım!"   




*****



"Onu görüyorsun, Zek!" Kararlı ve hasarlı bakışlarını Zek'e dikti. Ve sesini alçaltarak sözlerine devam etti. "Kendisi farkında değil, ancak elinde çok kıymetli bir şey tutuyor. Güvenle sarmalanmış bir güç! İnsanlar ona kendileri geliyor. Kadın, tüm bunlar için uğraş vermiyor. Bir gün gerçek bir savaşa girmek istediğinde insanlar sadece o istedi diye peşinden gidecek ve canlarını verene kadar çarpışacak! Bu, bağlılıktır!"

Zek, tüm bunların farkındaydı. Onun anlık susmasını fırsat bilerek, "Henüz herkes değil!" diye mırıldandı. Öyleydi. Henüz herkes onun  peşinden gidecek kadar kadına bağlı değildi. 

Ros gülümsedi. "Elbette, henüz değil! Ama olacaklar! Onlar için kendisini öne attıkça, herkes ona bağlı olacak!"

"Ve sen de..."

"Ben, burada onun elde edebileceği şeyi asla başaramam. Ama sürekli sürekli ve sürekli yanında olursam ikimizi bir kabul edebilirler! Ondan önce de Val'in zihnine de kalbine de girmem gerekiyor! Aksi halde asla, tek bir isteğimi bile onaylamaz. O, ulaşılması zor bir kadın."




*****



"Eğer başarırsan, dediğim gibi olacak. Val, asla bunu bilmeyecek ve burada söyledikleri gibi... Onu sahipleneceksin, Ros! Çünkü en azından bunu ona borçlu olacaksın."

Ros'un gözleri şaşkınlıkla açıldı. Ona, hayal kırıklığına uğramış bir ifadeyle bakıyordu. "Nola'dan sonra kalbimi ona vermemi mi istiyorsun? Bunu gerçekten elimde olduğunu mu sanıyorsun?"

"Kalbini ver demiyorum. Sevgini ve saygını ver diyorum. Bunları elbette yapabilirsin!" Zek, dilinde zehir gibi hissettiren sözleri sona saklamıştı. Ancak bunu yapmak zorunda hissediyordu. "Eğer yapmazsan... Bir daha ne bağlılığımla ne de varlığımla yanında olmayacağım."

Ros, inanamıyormuş gibi başını iki yana salladı. "Val, senin için bu kadar önemli mi?"

"Yüce kalbi önemli! Eğer o değerli kalbini birine verecek olursa bundan sağ çıkmayacak bir kadın. Nereden bildiğimi sorma! İnan bana sadece hissediyorum!" Bu konuda yalan söylemiyordu. Gerçekten nereden bildiğini bilmiyordu fakat onun kalbinin kırıldığında, Val'ın bu kırgınlıktan sağlam çıkamayacağını bir şekilde hissediyordu. 




*****



"Geç kaldın!" diye kükredi Ros. "Onun işini daha çabuk bitirmen gerekiyordu." Ros, arkaya uzanıp bacağına dokunduğu anda Val da onunla birlikte eğildi. Ardından tekrar ayağa kalktı. 

"Niye? Nazik kıçın zorda mı kaldı?" Val, bileğinde kemileri bir adamın kaburgalarına saplarken ondan kısa süre ayrıldı. 

"Kıçımı öp, Val!"

"Güzel mi?"

Adamın gülüşü, savaş çığlıklarının ve birbirlerine çarpan kılıç seslerinin arasına karışmıştı.

"Öperken karar verirsin!"

Bu defa da Val kahkaha atmıştı...




*****



"Daha önce hiç kadın dostum olmamıştı."

Val sözlerinden bir anlam çıkaramadığı için kaşlarını çattı. "Ne?"

Ros bir bacağını kadının bacaklarının arasına yerleştirirken, boşta kalan eliyle de yüzündeki yaraların üzerinden usulca geçiyordu. Hafifçe gülümsedi. "Hiç kadın arkadaşım olmamıştı. Erkekler genellikle kadınlarla arkadaşlık kurmazlar. Açıkçası benim Zek'in dışında arkadaşlık kurabildiğim kimse yok! Anlaşma, evet. Ama arkadaşlık... Bu herkesle paylaşabileceğin türden bir yakınlık değil! Ancak bir kadın arkadaş..." Adam başını iki yana salladı. "Onunla her şekilde konuşabileceğim... Bütünüyle güvenebileceğim... Beni tehdit edip durmasına rağmen sırtımı ona kolayca dönebileceğim!" Dudakları yanlara doğru kıvrıldı. "Aynı zamanda içine girmek isteyeceğim! Çok farklı ve hoş bir birleşim," dedi.

Val'ın aklına aniden bir isim düştü. "Ya Nola?"

Adam, kendi bedeninin üzerinde kasıldı. Tüm bedeni aniden taş kesmiş gibiydi. Dudağını sertçe ısırdı, ardından yutkundu. "O farklıydı. Kalbimi bütünüyle ona vermiştim." 

***

"Onu arzuluyor ve geleceğimde onunla olmak istiyordum. Evet, onunla da saatlerce konuşuyordu. Ancak bu... Yani senin için hissettiklerim ve o... Tamamen farklı! Onun için arkadaşım diyemezdim. Muhtemelen hiçbir zamanda olmazdı. Bu... sınırsızlık... seninle aramda hiç sınır yok, Val. Bu çok farklı hissettiriyor. Özgürleştirici bir duygu!"

Val aniden ne demek istediğini anladı. Bu durum ve onun sözleri için ne hissetmesi gerektiğinden de emin değildi. Ama onun tamamen dürüst davrandığını biliyordu.

"Ama bende karın olmazdım."

Adamın dudağının kenarı hafife kıvrıldı. "Hayır. Olmazdın. Sen birinin sahiplenemeyeceği kadar vahşi, başıboş ve özgür bir ruhsun!" Kendisiyle alay eder gibi yüzü alaylı bir hal aldı. "Olsa olsa sen beni sahiplenirdin! Ancak ben de en az senin kadar özgür bir ruhum! Bunun için... Hayır. Sen karım olmazdın!" Ciddiyetle kadının tüm yüz hatlarını inceledi. "Ama yol arkadaşım olurdun. Yatağımda, altımda, savaşlarda yanımda, soframda dizlerimiz birbirine değerken... Birbirimizin yaralarını sararken!"  




*****



Val soluk gibi bir sesle güldü. "Zaten başladığın..." Susup sertçe yutkundu. "Başladığın işi yarım bırakacağını hiç düşünmemiştim!"

"Asla! Boşuna mı peşinden geldim sanıyorsun?" Ros eğilip başının üzerine bir öpücük bıraktı. "Ben bir prensim! Ve inan bana peşinden gideceğim çok az şey var."

Son sözleri Val'in tekrar hafifçe gülmesine neden oldu. Ardından solgun yüzünü kaldırdı. Hava artık aydınlanmaya başlamıştı. Kar taneleri sanki çevrelerinde dans eder gibi döne döne yeryüzünü boyuyorlardı. O anda, tamamen savunmasız bir halde olan ve kendi gözlerinin içine bakan kadının bir an uzağında bir şey oldu. Kalbi aniden ısınmaya başladı. Artık bu sıcaklık her neyse, Ros'un bedenini usulca dolanır, kendini adamın bedenine tanıtırken, Val bakmaya devam ediyordu.   




*****



"İstediğini alabilmek için türlü şeyler yapan adamlar tanıdım, Ros." Başını hafifçe yana eğdi. "Sen güzel postunla, sözlerinle, savaşma yeteneğinle farklısın... Bizden... Diğer adamlardan... Belki kendi uygarlığındakilerden de farklıydın. Ama sonuçta istediğine ulaşmak istiyorsun." Uzanıp adamın alt dudağını dişlerinin arasına aldı ve sertçe çekiştirdi. Adam inlediğinde onu serbest bıraktı. "Sana tutulabilirim. İstemiyoum, ama olabilir." Hoşnutsuzlukla iç çekti. "Beni kullanmayı aklından bile geçirme, Ros! İnan o güzel kafanı bedeninden ayırırım."

***

"Eğer yaşamayı başarabilirsek... Birlikte olacağız, Val! Beni yanında istediğin sürece her zaman birlikte olacağız! Bu ne sana duyduğum minnet yüzünden olacak ne de beni tehdit diyorsun diye olacak. Bu, sadece senin yanında olmak istediğim için olacak. Ta ki... Sen beni istemeyene kadar!"




*****



"Bir mucize olmayacak, değil mi?" Yaşlı, yeşil gözleri Kav'ın siyah gözlerini buldu. 

Genç adam önce yutkundu, ardından başını iki yana salladı. "Artık kabullenmemiz gerekiyor, efendim."

Kadının bakışları suçlayıcı bir hal aldı. Fakat yüzünden kırgınlık akıyordu. "O zaman sen, kabullendiğini söylüyorsun!"

Adam, göğsünden bir mızrak yemiş gibi olduğu yerde sırtını dikleştirdi ve keskin bir nefes aldı. "Kabullenemeyeceğim tek şey, benim yanlış bir adımımla sizin hayatınıza son vermektir... Efendim!"

Flora onun doğru söylediğini biliyordu. İlk defa, yan yana durdukları yıllar boyunca ilk defa gözlerinden akanları, yüreklerinde sakladıklarını açığa çıkarmak için birkaç kelime sarf etmişlerdi. Halbuki onlar sadece gözleriyle konuşurlardı. Kalplerinin birbirine kenetlendiğini de gözlerinden okumuşlardı, birbirleri olmadan yapamayacaklarını anladıkları anı da! Ama hiç dinlendirmemişlerdi. 











Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın