22 Haziran 2021 Salı

0 ALINTILAR // Vi Keeland & Penelope Ward - Nefret Mektupları

Çok severek okuduğum bir kitaptan alıntılarla geldim yine :) Ben bu alıntı başlıklarını çok sevmeye başladım çünkü çok severek okuduğum yerleri ve yapıştırdığım onlarca post-it görmezden gelmek hep rahatsız etmişti beni şimdi bunları sizinle paylaşıyor olmak muhteşem. :) 

Kitaba dair detaylı yorumum bir alttaki postta yer alıyor ancak şunu söylemeliyim ki ben çok beğendim. Zaten bu iki kadın kendi başlarına da beraber yazdıkları kitaplarda muhteşem işler çıkarıyorlar. Bu kitapta bunun bir örneğiydi. 

Benim nazarımda 5 üzerinden 5'lik bir kitaptı. 

Her ne kadar yorumumda da söylemiş olsam da bu kitap diğer kitaplarından daha farklı geldi bana. Daha etkileyici bir kurgusu vardı. Sizlere de tavsiye ederim mutlaka deneyin bence :) 

Şimdi sizleri birkaç alıntıyla baş başa bırakıyorum :) 



"Ne iş çeviriyorsun?" Reed boynunu uzatıp telefonuna baktı. 

"Hiç."

"O zaman neden bir anlığına yüzünden şeytanın suretini gördüm?"

Telefonu ona doğru uzattım. "Büyükannem her zaman derdi ki hanımefendiler karşısındakine bir meleğin gülümsemesini sunar ve şeytani düşüncelerini kendine saklar."

Homurdanıp ayağa kalktı. "Iris'le öyle kolayca anlaşmanıza şaşmamalı."




*****



"Büyükannem bugün Charlotte'u onunla yollayarak ne yaptığını düşünüyordu ki?"

Kardeşime gözlerimi kısarak baktım. "Burada neler olduğunu bilmene bile şaşırdım. Seni günlerdir görmüyorum."

"Sarışını Instagram'dan takip ediyorum," dedi.

"Bilmeliydim."

"Her neyse, durum tepemi attırıyor."

Birden onu yumruklamak istedim. "Charlotte'a karşı bu kadar ilgin olduğunu fark etmedim."

"Onu daha iyi tanımak fena olmazdı." Gözlerimdeki öfkeyi görmüş olmalıydı. "Neden şu anda beni öldürmeye hazırmış gibi görünüyorsun?"

"Sen neden bahsediyorsun?"

"Onunla ilgilendiğimi söyler söylemez yüzün yüz seksen derece dönüş yaptı. Bana söylemek istediğin bir şey mi var?"

"Sana şirket içi ilişki yasağımızı hatırlatmak zorunda kalmamalıyım," dedim votkayı kafama dikerek. 

"Bizim öyle bir yasağımız yok."

"Artık var."




*****



"Seçmelere girmiyorsun ve kiliseye katılmıyorsun, yine de bir haftada içinde ikinci kez buradasın. Niye geldin öyleyse?"

Başımı iki yana sallayıp kendi kendime güldüm. "Hiçbir fikrim yok. Bekle, aslında bu doğru değil. Buradayım, çünkü sarışın içimi dışıma çevirdi."

"Ah." Terrence'in yüzüne anlayışlı bir bakış geçti. "Bir kadın. Hem de kendini sorgulamanı sağlayan biri."

Ofladım. "Kendimi hem de nasıl sorgulatıyor - çoğunlukla da aklımı kaybedip kaybetmediğimle ilgili."

Gülümsedi. "Seni olduğun kişi için görüyor ve bu da sende daha iyi bir dam olma isteği uyandırıyor. Sakın o kızın gitmesine izin verme."





*****



"Dokun bana," diye soludu. 

Ellerimi gerçek anlamda arkama koydum. "Sana o şekilde dokunama, Charlotte. Fakat özellikle de sen sarhoşken sana öyle dokunamam."

"Bende her seferinde durmana sebep olan ne var? Beni istediğin açık. Allison gibi birine bütün kalbini verdin, aa benimle bir şeyleri azıcık olsun keşfetmeyi, bunun nereye gidebileceğini görmeyi bile reddediyorsun. Bana bende ne sorun olduğunu söyle. Kaldırabilirim."




*****



"Bunların hiçbirinin mantıklı gelmediğini biliyorum." Anlamayacağını bildiğim için açılmaya başladım. "Seni üzdüğüm için çok üzgünüm. Artık senin etrafında nasıl olurum bilmiyorum. Kaygımı ilgisizlik olarak düşünme. Aslında tam tersi, bu daimi bir savaş. İşin aslı, uzun zamandır sana karşı hissettiğim şeyle savaşıyorum. Ve bu yapmak zorunda kaldığım en zor şey. Fakat senin için doğru adam olmadığımı yüzde yüz biliyorum. Sen bir hayalperestsin, Charlotte. Karşılaştığım en büyük hayalperest. Seni hayatından alıkoymayacak biriyle olmayı hak ediyorsun."   




*****



Iris, gözlerini bana dikti. "Ona gerçekten aşık oldun, değil mi?"

Yanağımdan aşağıya sıcak bir damla kayarken başımla onayladım. "Onunda beni önemsediğini biliyorum. Bunu görebiliyorum."

"Haklısın. Önemsiyor. İkiniz yaşlı evli bir çift gibi kavga ediyorsunuz, liseliler gibi flörtleşiyorsunuz ve ömürlük dostlar gibi birbirinize sır veriyorsunuz. Torunum sana aşık olmaktan korktuğu için seni uzaklaştırmıyor. Seni uzaklaştırıyor çünkü sana zaten aşık."

"Ne yapacağım?"

"Sen de ona karşılık vermeye devam et. Nasıl yapman gerekiyorsa. Yola gelecek. Sadece yaptığında çok geç olmamasını umuyorum." Iris uzanıp elimi tuttu. "Daha önce incindin ve Reed'le mücadelen başka bir çetin görev. Önceliği kendine vermeyi unutma. Reed'i zorla ama kendini de zorlamaya devam et, Charlotte."  




*****



"Sana başına gelen en iyi şeyden kurtulmanı ve sonra da deli gibi acı çekmeni mi söylememi istiyorsun? Beni lanet olası bir sihirbaz falan mı sanıyorsun? Buna verilecek kolay bir cevap yok çünkü sen kıza aşıksın, haksız mıyım?"

Derin bir nefes alıp verdikten sonra teslim oldum. "Tepeden tırnağa ona aşığım."

"Öyleyse onunla ol. Seninle ilgili her şeyi biliyor. Kabul ediyor. Onunla ol, Reed."

"Ya yapamazsam? Ya suçluluk çok fazlaysa? Onu nasıl bırakırım? Onu nasıl bırakacağımı söyle bana."

"Mutlu bir orta yol yok. Ya onunla olursun ya da bırakırsın. Onu birden bire bırak. Artık onu ayartma, arkadaşı olmaya çalışma veya kahrolası kahramanı olma çünkü ikimiz de bunun saçmalıktan ibaret olduğunu biliyoruz. Sen o noktayı geçtin. Söylemekten nefret ediyorum ama eğer bunu bırakmaya karar verirsen artık beraber çalışamazsınız. O bok işe yaramaz. Ona kaymaya devam edeceksin ve aynı durumla sonuçlanacak, bu adil değil. O yüzden lafı bırak da ne yapacaksan yap. Eğer bırakmaya karar verirsen ona yeni bir iş bulsan iyi edersin. O iyi olacak. İnan bana, onun yaralarını yalamak isteyecek tonla erkek var."

O son kısım beni test etmek için eklediğini biliyordum. Bunun beni delirteceğini biliyordu. Sözleri acımasızcaydı, fakat gerçek olduklarını biliyordum. Charlotte'la orta nokta yoktu. Ya tamamen vardım ya da tamamen yoktum. 




*****



"Charlotte?"

"Efendim?"

Neden adını söylediğimi, neden gitmesine izin vermediğimi bile bilmiyordum. Söyleyebilmeyi dilediğim şeyleri söyleyebileceğimden değildi ya. 

Acı çekiyor olman beni öldürüyor. 

Benimle eve gel. Seninle ilgilenmeme izin ver.

Seni seviyorum.

Seni seviyorum, Charlotte. 

Yalnızca, "Kendine dikkat et," dedim. 




*****



"Burada olduğuna inanamıyorum."

En sonunda yaklaşıp yanımdaki koltuğa oturdu ve kollarımın arasına geldi.

Ona sıkıca sarılırken ağlamaya başladım. "Seni çok özledim, Reed."

Soluğunu boynuma doğru bıraktı. "Ah, güzelim. Ben de seni özledim." Bana bakmak için geri çekilip, "Bonnie Raitt haklıydı..." dedi. 

"Ne demek istiyorsun?"

Birkaç saniye boyunca gözlerimin içine baktıktan sonra konuştu. "Bir insana birini sevdiremezsin. Fakat tem tersi de doğru. Hiçbir şeyin seni bir insanı sevmekten de alıkoyamaz. Seni sevmemek için çok uğraştım, Charlotte. Fakat seni bütün kalbimle ve ruhumla seviyorum."




*****



"Seni seviyorum, Charlotte. Seni öyle çok seviyorum ki asıl duracağımı bilmediğim için çok üzgünüm. Durduramıyorum işte. Ben bencil bir piç kurusuyum. Sonunda hayatını mahvedecek bile olsa yanımda olmana ihtiyacım var. Sana ihtiyacım var."

"Sen benim hayatımı kurtardın ve asla sensiz yaşamak istemiyorum."

"Nefes aldığım müddetçe yaşamak zorunda kalmayacaksın."






Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın