19 Haziran 2021 Cumartesi

0 Brigid Kemmerer - Yalnızlığın Kara Laneti (Cursebreakers #1)



~~~*~~~
Gerçek sevgi romantizm değildir. Gerçek sevgi fedakarlık ister. Başka birinin hayatını kendininkinin üstüne koymaya razı olmaktır.
~~~*~~~

 

Çıktığından beri radarımda olan ve hakkında bir çok yorum okuduğum kitap olan Yalnızlığın Kara Laneti'ni bende okudum. 

Masalların yetişkin versiyonlarını, değiştirilmiş versiyonlarını okumayı çok severim. Bu kitapta da Güzel ve Çirkin masalının değiştirilmiş versiyonuydu. Birçok okurun yarısı severken diğer yarısı sevememiş kitabı ama ben geneline baktığımda kitabı sevdiğimi itiraf etmeliyim. Mükemmel değildi ve bence eksiklikleri de vardı ama genelini sevdiğimi söyleyebilirim. 

Zaman zaman durgun olsa da genelinde akıcı, kolay okunan, her yaştan kesimin okuyabileceği, merak uyandıran, heyecanlandıran ve altta verdiği mesajlarla okuru tatmin eden bir kurgusu vardı. 

Ayrıca serinin ilk kitabıydı ve ikinci kitap da çıktı. Umarım üçüncü kitap için çok beklemeyiz çünkü ben ikinciyi de bu ay bitmeden okumayı planlıyorum. 


~~~*~~~
Grey yanılıyordu. Başarısız döngüler rüya gibi değildi. Onlar kabus gibilerdi.
~~~*~~~


Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; Rhen, yaptığı bir hata sonucunda hem kendisi hem de krallığı bir büyücü tarafından lanetlenmiştir. Bu büyücü Lillith, oldukça güçlü ve Rhen'in acı çekmesinden aşırı haz alan kötülük dolu bir kadındır. Öyle bir büyüyle lanetlemiştir  ki Rhen'i, her döngüde Rhen bir yaratığa dönüşerek haklını öldürmekte, kana susamış bir canavar olarak önüne çıkan herkesi öldürmektedir. Bu ölümlerin içerisinde hep içinde hissettiği acısı olan ailesinin katliamı da dahildir. Rhen'in tek öldürmediği ve hep onun yanında olan Kraliyet Muhafızları'nın Komutanı Grey'dir. İkisi yıllardır bununla savaşmaktadır. Laneti de tek bozacak şey ona aşık olan bir kadın olacaktır. Onun ne olduğunu bilerek ona aşık olacak bir kadın... Başlarda kendi krallığından birilerini bulsa da sonrasında bunun işe yaramadığını düşünerek Grey'in gücü sayesinde Dünya'dan, günümüzden kızları Rhen'e götürmektedir. Sonunda da Rhen canavara dönüşmeden ya kız ona aşık olacaktır ya ölecektir ya da Grey kızı geri evine götürecektir. Yeni bir döngü başlayacağı sırada Grey, yeni bir kız için D.C. Washington'a gider ve Harper'ı kaçırır. Erkek kardeşini bekleyen ve onun geri dönmesi için dakikaları sayan Harper, Grey'i başka bir kızı kaçırırken görünce olaya müdahale eder ve farkında olmadan kaçırılan kız kendisi olur. Artık kendi dünyasında, şehrinde ve evinde değildir. Artık başka bir dünya da ve bir bilinmezliğin içindedir. Anlamadığı ve anlamlandıramadığı bir sürü şey olurken oraya ayak uydurmaya çalışır ve bunu yaparken de Grey ve Rhen'e aslında neleri kaçırdıklarını gösterirken hayatlarına bir amaç katar... tüm bunlar olurken de Grey ile güzel bir arkadaşlık kurarken Rhen'e de içten içe bağlanmaya başlar. Her ne kadar aralarında söylenmemiş sırlar olsa da krallığın halkı için verdikleri savaş ikili arasında büyük yakınlaşmaları beraberinde getirir. Özellikle de Rhen, Harper'a aşık olmuştur. Her ne kadar onun duygularından emin olamasa da Grey ile olan arkadaşlığı sonucunda ona aşık olacağını düşünse de kendi fedakarlığını yapacak ve Harper'ın mutlu olması için aradan çekilecek karakterdedir. Ancak hesaba katmadığı şey ise... Harper'ın da ona aşık olduğu ve onun için göze alabilecekleridir... Geriye de bu aşkın laneti bozmaya yetip yetmeyeceği kalıyor... onu da kitapta okuyoruz. 

Öncelikle şunu söylemeliyim ki, kitaptaki en değişik şey... Güzel ve Çirkin masallarında hep bir canavar mutlaka vardır. Şekilde değiştirmez, olduğu gibi görünür ve kız ona o şekilde aşık olur... görünüşüne değil karakterine... ama bu hikayede farklı olan şey Rhen, normal bir insan gibi görünüp, bir prens olmanın verdiği kibre sahip olan ve bir kalede yaşayan genç bir adamdır. Sadece döngülerinde yaratığa dönüşüp, kendi bilincini kaybediyordur. Bu farklı bir detaydı ve hoşuma gitti. 


~~~*~~~
Elimizdeki seçenekler, istediğimiz seçenekler olmayabilir ama yine de birer seçenektir.
~~~*~~~


Hazır Rhen'den başlamışken devam edeyim, Rhen'in karakteri, onca kaybedilmişliğin ardından hala umutla çırpınması... artık başarısızlığı kabullendiğinde de halkı için bir çıkar yol düşünmesi çok güzeldi. Özellikle de Grey'i ve zaman zaman da Harper'ı korumak için kendini feda etmesi süperdi. Ve beyni de farklı bir şekilde çalışıp, stratejide uzman olması, hep bir sonraki adımdan ötesini görebilmesi çok güzeldi. 

Harper ise... kendi yaşadığı dünyadaki oldukça kötü hayatına rağmen kardeşi Jake ve annesi için çırpınması, geri dönmeye çalışması ama bunun yanında da Rhen ve Grey'e de yardımcı olma çabası çok güzeldi. Hatta bence onların göremediği şeyleri de yapabilmesi süperdi.

Grey ise... oldukça büyük bir gizem ve bunu da kitabın sonunda okuyoruz ve ikinci kitabın çoğunluğunun Grey ile ilgili olması da daha büyük olayların getirisi olduğunu gösteriyor.

Harper'ın halka yardım etme çabası, Grey ve Rhen'in Karis Luran'a karşı durarak kendi halkını koruma çabası çok güzeldi. 

En etkileyici sahnelerden biri de bütün bunların yanında Rhen ve Harper'ın yakınlaşmalarıydı. Rhen'in içinde özlem duyduğu ama asla sahip olamadığı şeyleri anlatırken, yenilikleri söylerken Harper ile paylaştığı yakınlık çok iyiydi. 

Rhen'in Lillith ile her karşılaşmasında çektiği acılara rağmen, ayakta durma çabası ve sırf Harper'ı korumak için hep büyücünün dikkatini içine çekmesi çok güzeldi. 

Kitabın sonu ise nefes kesiciydi... Rhen, uçan bir yaratığa dönmüş ve herkesi yok etmeye çalışırken Harper ile olan karşılaşmaları... Karis Luran'ın askerleriyle savaşmaları, halkını daha güvenli yere gönderme çabasına rağmen hepsinin ülkeleri için savaşmaları çok çok güzeldi. 

Kitaba dair eleştireceğim tek şey, aşkı çok ani yaşadılar gibi hissettim. Hiç öyle insanın içine işleyecek şekilde değildi. Bu yüzden daha fazlasını bekledim aşk konusunda. 

Kitabı genel olarak sevdim. Başta da dediğim gibi zaman zaman durgunluk olduğu bir gerçek ama genelinde akıcıydı özellikle de savaş kısımları, saldırı kısımları, Lillith'in dahil olduğu sahneler çok iyiydi. 

Araya merak ettiğim bir kitap var onu sokup sonrasında ikinci kitaba devam edeceğim. Bu tür kitapları sevenlere de tavsiyemdir. 


~~~*~~~
Dünyanın en karanlık göründüğü zamanlarda, ışık doğma olasılığının en yüksek olduğu zaman olduğunu fark etmek beni her zaman şaşırtmıştır.
~~~*~~~



Cursebreakers Serisi



Kitabın adı     : Yalnızlığın Kara Laneti
Orijinal adı     : A Curse so Dark and Lonely
Yazarı            : Brigid Kemmerer
Çevirmen        : Nur Eren
Seri Bilgisi       Cursebreakers #1
Yayınevi          : Epsilon
Sayfa sayısı     : 480

Kitabın tanıtım yazısı: 

“Klasik bir peri masalı anlatısından isteyeceğiniz her şey var: Titizlikle kurgulanmış fantastik bir dünya, nadiren karşınıza çıkacak türden bir kadın kahraman. Tek bir şikâyetim var: Keşke devamını hemen okuyabilsem!”

Jodi Picoult, Kız Kardeşim İçin ve Küçük Muazzam Şeyler’in New York Times çoksatan yazarı

Âşık ol, laneti boz.

On sekizinci yaşının sonbaharını tekrar tekrar yaşamaya lanetlenen Kordiyar veliahtı Prens Rhen, bir kızı kendine âşık edebilirse laneti kolayca bozabileceğini sanmıştı. Fakat önüne çıkan herkesi ayrım yapmaksızın parçalayıp öldüren bir canavara dönüştüğünde, işinin o kadar da kolay olmayacağını çabucak anlamış, sonunda kendi kalesini, ailesini ve umudundan geriye kalan son kırıntıyı da yok etmişti.

Harper için hayatta hiçbir şey kolay olmamıştı. Uzun süredir ortalarda görünmeyen babası, ölüm döşeğindeki annesi ve serebral palsisi nedeniyle devamlı kendisini küçümseyen abisi Harper’ı ayakta kalmak için sert ve dayanıklı olmaya mecbur etmişti. Ancak bir gün sokakta saldırıya uğrayan bir kadına yardım etmek isterken kendini bambaşka bir dünyada buldu.

Laneti Boz, Krallığı Kurtar.

Harper nerede olduğunu ve neye inanacağını bilmiyordu. Prens mi? Lanet mi? Canavar mı? Harper, Rhen’le vakit geçirdikçe asıl tehlikenin ne olduğunu anlamaya, Rhen de Harper’ın, baştan çıkarması gereken sıradan bir kız olmadığını fark etmeye başlayacaktı.

Fakat Harper’ı, Rhen’i ve ülkedeki herkesi Kordiyar’ın esiri olduğu lanetten kurtarmaktan daha fazlası gerekecekti.

“Cassandra Clare, Marissa Meyer ya da Alex Flinn’in hayranları ve kendini bir hikâyede kaybetmek isteyen bütün okurlar için fevkalade bir roman.”

Voya

“Müthiş karanlık, vahşi bir macera ve her okurun kendinden bir parça bulacağı bir kahraman.”

Alexandra Christo, To Kill a Kingdom’ın yazarı

“Güzel ve Çirkin’in bu yaratıcı ve gerilim dolu yeniden anlatımını aklımdan bir türlü çıkaramıyorum.”

Sara Holland, Everless’in New York Times çoksatan yazarı





Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın