12 Haziran 2021 Cumartesi

0 Selvi Atıcı - Vahşi (Vahşi #1)


~~~*~~~
Ne olursa olsun, başlarına ne gelirse gelsin asla ama asla yılmıyorlardı. Düşüyor, yeniden, yeniden ve yenden kalkıyorlardı. Tıpkı daha önceleri Ros'un savaşçılarını eğitirken söylediği gibi... Vazgeçmek yoktu!
~~~*~~~

 
Bu kadının kitaplarına bayılıyorum. Kadın cidden çok iyi yazıyor, okurun ne istediğini biliyor ve ona istediğini vaat ediyor. Sonra kitabı okumaya bir başlıyorsunuz vaatlerinden çok çok daha fazlası var kitapta... sonrasında d kitabı elinden bırakamıyor bitiriyorsunuz. 

İşte Vahşi öyle kitaplardan biriydi. 

Selvi Atıcı, ne yazsa okurum dediğim Türk yazarlardan biri. Ciddi anlamda güçlü kalemi var bence birçok yabancı yazarla aynı kulvarda ve hatta bazılarından da çok daha iyi bile diyebilirim. Evet biliyorum çok iddialı oldu ama benim için öyle. 

Bu kitapta da ne bekledim bilmiyorum ama kesinlikle böyle bir kurgu beklemiyordum. Beklediğimin çok ötesinde bir kurguydu ve kelimenin tam anlamıyla efsane bir kitaptı. 

Selvi Atıcı'nın en sevdiğim özelliği güçlü kadın karakterler yazması... bu kitapta da Val... kadın muhteşemdi. Bence birçok erkekten bile daha güçlüydü. Bayıldım. 


~~~*~~~
Zaman kaybetmeyi göze alamazdı. Her an onlar için yaşam ya da ölüm anlamına geliyordu. Ros'un fark etmeden çok  fazla değer kattığı bir yaşam!
~~~*~~~


Kitabın kısaca yorumuna değinmek gerekirse; Trion Krallığı'nın prensi Ros Dillon için başka bir krallık ile anlaşmalı bir evlilik planmıştır. Krallığın geleneklerine göre evliliğe alıştırması için öncü gelinler seçilir ve evlenecek olan soyluyu hem yatağında tatmin eder hem de eşine hazırlarlar. Ancak Ros için öncü gelinle genç adam birlikte olmak istemez ve süre dolduğunda ona dokunmadan özgür bırakacaktır. Çünkü bu geleneğin çok saçma olduğunu düşünüyor. Ros için seçilen öncü gelin Nola ise, daha öncesinde genç adamla karşılaşmış ve birbirlerinden etkilenmişlerdir. Her ne kadar Ros, beraber olmalarına engel olma çabasıyla genç kıza dokunmasa da onunla vakit geçirmekten vazgeçemez çünkü Ros, Nola'ya aşık olmuştur. Bu durum ise hem babası ve annesi olan kral ve kraliçeyi hem de halkı tedirgin etmektedir. Bu durumu fırsata çeviren amcası kurduğu bir tuzakla kendi ağabeyine ve yengesine ihanet ederek ve yeğeni Ros'u da kullanarak krallığı ele geçirmek ister. Bunu başarır kral ve kraliçe katledilerek öldürülür ve bütün suç Ros'a kalır. Krallık sınırlarından Vahşi Bölge'ye idam edilmeden en yakın arkadaşı ve muhafızı olan Zek'in de yardımıyla kaçmayı başaran Ros için hayatının yepyeni bir dönemi başlamaktadır. Çünkü Vahşi Bölge'de hayatta kalmak korunaklı krallık topraklarında hayatta kalmaktan daha zordur. Özellikle de bir topluluğu yönetmeye başlayan Val'in güçlü savaşçılara ihtiyacı varken ve Rose ile Zek'i vahşi topraklarda savunmasız bulduğunda Ros'un hayatı daha da değişecektir. Vahşi topraklar ona hayatın bambaşka bir yüzünü bulurken hem ailesinin hem de aşık olduğu kadının ölümünün intikamını almak için beklemeye başlamıştır. Ros, içten içe planlar yaparken ve bu planlara Val'i de dahil ederken genç kadının gücü, otoritesi ve haklın ona duyduğu saygıyla çok büyük şeyler fark edecek ve genç kadının güçlenmesi ve bir kraliçe olma yolunda ilerken yanında savaşacaktır. Tabi sonrasında da kendi intikamı için...

Öncelikle kitapta oluşturulan dünya çok iyiydi. Vahşi toprakların vahşiliği, insanların hayatta kalmak için yaptıkları, çırpınmaları, savaşları muhteşem anlatılmıştı.


~~~*~~~
Demek ki, aşk görev bilincinden de liderlik duygularından da daha güçlüydü.
~~~*~~~


Ros'un hayatının bir anda değişmesi ama öncesinde prensliğinin getirdiği kibir, davranışları, Nola'ya olan aşkı, aşık adam olarak göze aldıkları çok iyi anlatılmıştı. Ama büyün bunların yanında da ihanete uğradıktan sonra hisleri de aynı şekilde güzel kurgulanmıştı. Vahşi bölgeye kaçışları, Zek'in her daim yanında olması, Ros'u ölüm döşeğinde bile yalnız bırakmadan yanında kalması ve hayatta kalma çabaları çok iyi anlatılmıştı. 

Ros'un Val ile tanıştıktan sonra değişen hayatı, fikirleri ve  davranışları da çok iyiydi. İntikam için yanan yüreğinin mantıklı düşünmeye başlaması ve ona göre adım atması da çok iyiydi.

Val ise... anlatılmaz yaşanır denilecek bir kadın. Güçlü, pes etmeyi bilmeyen, farkında bile olmadığı bir gücü elinde tutarken içindeki o bazı şeylere özlem duyan kadını saklaması ve bazen onu gün yüzüne çıkarmaktan utanmaması da çok güzeldi. 

Topluluk için Val'in yaptıkları, onları koruma çabası, kendisine sığınan, yardım insanları geri çevirememesi, tek başınayken daha iyi savunma yapabileceğini bilmesine rağmen kendisinden yardım isteyenleri geri çeviremeden hepsini kendi topluluğuna kabul etmesi ve onları korumak için canı pahasına çabalaması çok iyiydi.  

Ros ve Zek'in de o gruba dahil olması, her ne kadar Ros'un başka planları olmasına rağmen Val ile de beraber savaşıyor olması çok iyiydi. Ros her ne kadar fark etmese de Val'a kapılmaya başlaması ve buna karşılık da Val'in içinin Ros'a aktığını bilmesi ve kabullenmesi çok iyiydi. İkisinin aslında nasıl da mükemmel bir çift olduğunu herkes görürken Ros'un sadece Val'in gücünü kendi intikamı için kullanırken genç kadını da kırmamak için yanında olmasını istemesi çok güzel kurgulanmıştır. 

Kitap sevdiğim bir diğer yer de Kav ve Flora'nın aşkıydı. Hep aşkları için bir şans istediler ve o şans ayaklarına geldi resmen. Çoook güzeldi. Bu arada Flora bir prenses ve Kav'da onun muhafızı ve Ros'un krallığındaki o olaylar olmasaydı Flora, Ros ile evlenecekti ama gel gör ki öyle olaylar oldu ki Flora ve Ros'un yolu kesişti ama ne biri prenses ne de biri prensti. İkisi de bir noktada hayatta kalmaya çalışan vahşi bölgede bulunan, Val'in topluluğunun birer üyesi oldular. :)

Zek'in de sonunda aşkını bulması güzeldi. Yaşlı savaşçı da kendi kalbinin sahibini buldu. Çok sevdim ben Sara ve Zek çiftini ;)


~~~*~~~
Vahşet, buradaki insanların yaşam tarzıydı. Ve Ros, kalbinde bir kıpırtıyla kendisinin de artık o insanlardan olduğunu fark ediyordu.
~~~*~~~


Bir de Ros, aşık bir adamdı. Aşık olmuş ve aşkını kaybetmişti. Sonrasında da Val'in topluluğuna dahil olmuştu. Bütün bunlarda başka bir yazar olsa hemen Ros'u Val'a aşık ederdi. Yok efendim gerçek aşkı tatmamış, aşk sanmış gerçek aşkı Val ile tadıyormuş gibi namelerle süslerdi kitabı. Ama Selvi Atıcı o şekilde yapmamıştı. Evet, Ros aşkı tatmış ve sevdiği kadının intikamını almak isteyen bir adamdı ama diğer yandan da Nola'dan bambaşka bir karakter olan Val'a da kapılmadan edemeyen bir adam... öyle güzel anlatmıştı ki yazar resmen Ros ikinci şansı yakalamış gibi bir şey olmuştu. Bunu çok sevdim. 

Kitapta en güzel sahneler de savaşma sahneleriydi. Her bir toplulukla yapılan savaşlar çok iyi anlatılmıştı. Ama her şeyden daha iyisi Val ve cesareti, zekası, taktikleriydi. Kimsenin ön göremediği taktikleri... 

Atlılar Val'i kaçırıp da etrafına ateş yapı tahtaya çakmaları... Val'in hayatta kalışı... bir de o son sahne... Atlılarla savaş sonrasında hepsinin Val'in karşısında diz çökerek onu kraliçe kabul etmeleri ve Ros'un onun yanında duruşu... ahhh gözümün önünde canlandırıyorum da nasıl da tatmin edici bir sahneydi. 

Bir de bütün bu heyecanın ve hayatta kalma savaşının yanında Ros'un eğlenceli kişiliği de çok iyi geldi. Arada iyi güldürdü beni :) haylaz prensti tam olarak. 

Genelde kitaplarda kadın karakterleri sümsük, korkak ve bir şekilde erkeklerin gölgesinde kaldığını okuruz ama bu kitapta erkek de neymiş diyeceğimiz bir kadındı Val. Bütün erkekleri dize getiren, önünde diz çöktüren ve  en iyi savaşçıdan bile daha iyi bir savaşçıydı. 

Hayran olmamak imkansızdı. Resmen kitap Val için bile okunur yani o derecede... 

Ben bu kitabı çok sevdim. Fantastik severlere de şiddetle tavsiyemdir. Hazır devamı Uygar'da çıkmışken mutlaka denemelisiniz. Ben aldım ikinci kitabı geldiğinde başlayacağım ona da :)

Serinin bir adı var mı bilmiyorum ama Vahşi Serisi diyorum ben :D 


~~~*~~~
Tanrı, ondan her şeyini almıştı. Ve sonra tüm bunların yerine ona Val'ı vermişti. Belki de onu, Val'a vermişti. Kim bilir! Ah! Nola, Ros'un kalbini terk etmiş değildi. Asla! Ona aşkının hepsini sonuna kadar vermişti. Ve onun intikamını en vahşi şekilde alacaktı. Fakat sevgisini de Val'a akıtıyordu. Bir nehir gibi kimi zaman durgun, kimi zaman coşkunlukla...
~~~*~~~


Vahşi Serisi




Kitabın adı     : Vahşi
Yazarı            : Selvi Atıcı
Seri Bilgisi       : Vahşi #1
Yayınevi          : Nemesis Kitap
Sayfa sayısı     : 416

Kitabın tanıtım yazısı: 

Kazananı ihanetin belirlediği bir krallık…

Trion Krallığı’nın yakışıklı prensi Ros Dillon, bir liderde olması gereken her özelliğe sahiptir. Cesareti ve zekâsıyla hem savaş alanında, hem de güç oyunlarının döndüğü krallığında her zaman bir adım önde olmayı başarır. Ancak kaderin onun için başka planları vardır: Genç adam hiç beklemediği bir ihanete uğradıktan sonra kendi krallığından bir suçlu gibi kaçmak zorunda kalır. Ölümün soğuk nefesi ensesinde olsa bile, bir gün mutlaka geri dönüp intikamını alacağına dair ant içer. Tehlikelerle dolu bir intikam savaşı…

Ros’un sığınabileceği tek yer vahşi bölge adındaki tehlikeli topraklardır. Her adımda yeni bir zorlukla karşı karşıya kalır: yırtıcı hayvanlar, zehirli su kaynakları, vahşi insanlar ve güçlü kadın savaşçılar…

Ros hayatında gördüğü en yetenekli savaşçılardan biri olan Val’la burada tanışır. Genç kadın, bu vahşi topraklarda hayatta kalabilmesi için Ros’a yardım teklifinde bulunur. Ancak her yardımın bir karşılığı vardır. İntikam ateşiyle yanan Ros, bu uğurda nelerden vazgeçecek, ne kadar ileri gidebilecektir? 








 

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın